DİKKAT !. . . . .TEHLİKE ÇOK BÜYÜK,
478 seri nolu VUK genel tebliğine göre Artık meslek mensubuna 3 yıl geçici olarak meslekten men cezasını vergi idaresi verecek meslek odaları da 5 gün içinde uygulayacak.
Esadullah Aslan - SMMM - Konya
TEHLİKE ÇOK BÜYÜK
Şöyleki,
30.6.2013 tarihli makalemde,Daha VUK nun 153/A maddesi yeni yayımlanmış olduğu bir tarihte bu günlere işaret ederek, Bu madde ile getirilen düzenlemenin tüm yetki ve sorumlulukları 3568 sayılı kanunun 2. maddesiyle düzenlenmiş olan meslek mensuplarına ağır yükümlülük ve sorumluluklar yüklemekte olduğunu,buna rağmen kanun maddesinde sorumluluk ve yükümlülüğün nerede başlayıp nerede bitecek olduğuna ilişkin somut bir açıklamaya yer verilmemiş olduğunu,sadece meslek mensubu hakkında İŞTİRAK CEZASI kesilmesi ve bu cezanın kesinleşmesi durumunun meslek mensubuna 3 yıl geçici olarak MESLEKTEN MEN cezası verilmesi için yeterli olacağı gibi bir durumla karşı karşıya olunduğunu,
Dolayısı ile,
Kanunla usul ve esas belirleme yetkisinin Maliye Bakanlığına verilmiş olması sebebiyle,bakanlığın bu genel tebliği hazırlama aşamasında TURMOB ve Meslek odalarımızın,bakanlıkla sıkı bir temas içine girmek suretiyle. Meslek mensubu adına iştirak cezası kesilmiş olsa bile,3 yıl geçici meslekten men cezasının verilebilmesinin özellikle 3568 sayılı kanunun 2. maddesindeki yetki ve sorumlulukların dikkate alınması suretiyle hazırlanmasına özen gösterilmesi gerektiğini arz ve izah etmiştim.
Ancak,
11.2.2017 tarih 29976 sayılı resmi gazetede 478 seri nolu VUK genel tebliği yayımlandığında,bu konuda hiçbir çalışmanın yapılmamış olduğunu genel tebliğin kanun maddesindeki açıklamalar dahilinde hazırlanıp yayımlanmış olduğunu görmüş olmanın derin endişesi içinde iş bu makaleyi kaleme almak suretiyle,vakit geç olmadan ve Bakanlığın bu konuya ilişkin her zaman ve türlü düzenlemeyi yapma yetkisinin de olduğunun bilinci ile Tüm meslek büyüklerini ve özellikle TÜRMOB un bu konuyla yakından ilgilenmesi gerektiğini bu kez tehlike çanlarının çaldığı bir ortamda bilgi ve takdire arz etme ihtiyacı hissettim.
Çünki,
VUK nun 153/A maddesinin beşinci fıkrasında
”3568 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan meslek mensuplarından bu maddenin birinci fıkrasında sayılan haller dolayısıyla mükellefiyeti terkin edilenlerin bu fiillerine iştirak ettiği inceleme raporuyla tespit edilenler ve bu durumu kesinleşenler hakkında üç yıl süreyle geçici olarak mesleki faaliyetten alıkoyma cezası uygulanır”
Hükmü esas alınarak 478 seri nolu VUK genel tebliğini düzenlemiş bulunan maliye Bakanlığıda meslek mensubunun yetki ve sorumluluklarının 3568 sayılı kanunun 2. maddesinde düzenlenmiş olduğu fiili ve hukuki gerçekliğini dikkate almak suretiyle.
Meslek mensubunun SORUMLULUĞUNUN doğru kayıt doğru beyanla sınırlı olduğunu, YMM ler dahil hiçbir meslek mensubunun KARŞIT İNCELEME yapma yetkisinin olmadığı fiili,hukuki ve içtihadi gerçeklikler dahilinde,
Meslek mensubunun sorumluluğunun 3568 sayılı kanunun 2. maddesiyle sınırlı olduğu gözetilerek genel tebliğ hazırlaması gereken bakanlığın,bu hususların hiçbirisini dikkate dahi almadan.Sadece kanun maddesinde hükme bağlanmış olduğu üzere meslek mensubu hakkında,defterini tutup beyannamesini vermiş olduğu mükellef hakkında yapılan inceleme,takdir ve tarh önermesiyle bağlantılı olarak VUK nun 344. maddesi kapsamında kesilecek olan İŞTİRAK CEZASININ KESİNLEŞMESİNİN meslek mensubu hakkında 3 yıl geçici olarak meslekten men cezasının verilmesi için yeterli olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır.
Ayrıca aynı genel tebliğde,3 yıl meslekten men cezasının verilmesi uygulamasının tümüyle bakanlığın emir ve talimatları doğrultusunda TURMOB ve Meslek odaları tarafından yerine getirileceği tamim edilmiştir.
Bu çok ağır bir YÜKÜMLÜLÜKTÜR hiçbir meslek mensubunun böyle bir ağır yükümlülüğü kaldırması mümkün değildir,zira 3 yıl süreyle mesleğini icra edemeyecek olan bir meslek mensubunun tüm mükelleflerini KAYBEDECEK olması dikkate alındığında,3 yıl sonra meslek mensubunun istese bile mesleğini icra etmesininin nerdeyse İMKANSIZ hale geleceğini dikkate sunmak istiyorum.
Şöyleki,
İştirak cezası, VUK nun 344. maddesinde çok kısa olarakVergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.şeklindeki kanuni düzenlemeyi yapan kanun koyucunun eminimki bu düzenlemenin içinde meslek mensubunun olabileceğini düşünmemiştir bile.
Çünkü,
VUK nun 360.maddesindeki düzenlemeye baktığımızda kanun koyucu “359 uncu maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, Türk Ceza Kanunu' nun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir”şeklindeki düzenleme ile iştirak fiilinin işlenmiş olduğundan söz edilebilmesi için BİR SUÇ ORTAKLIĞININ varlığının somut olayda ortaya konulmuş olmasının şart olduğunu hükme bağlamış olduğunun bilindiği bir hukuk ortamında.
Büro muhasebecisi olarak,3568 sayılı kanunun 2. maddesi kapsamında defterini tutup beyannameseni vermiş olduğu mükellefinin,359. madde kapsamındaki suçu işlemesi durumunda,meslek mensubunun bu suça iştirak edip etmemiş olduğunun öncelikle ve özellikle,meslek mensubunun doğru kayıt,doğru beyanname kapsamında sınırlı bir sorumluluğunun olduğu en önemlisininde büro muhasebeciliği yapan hiçbir meslek mensubunun özellikle son yıllardaki teknolojik gelişmeler karşısında, hemen hemen hiçbir mükellefinin işyerine dahi gitmeden,kendisine intikal ettirilen belgelerin kaydını yapıp beyannamelerini vermekte olduğunun bilindiği bir hukuk ortamında.
Salt 344. maddedeki gerekçelerle meslek mensubu adına kesilmiş olan İŞTİRAK cezasının,KESİNLEŞMESİ durumunda 3 yıl geçici meslekten men cezasının verilecek olması,tüm meslek mensupları bakımından,meslek hayatlarının inceleme elemanının iki dudağı arasına sıkıştırılmış bir biçimde meslek icra etmeye mahkum edilmiş olması gibi bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız. Bu sorunun derhal giderilme ihtiyacı sözkonusudur.
Çünki,
Kanun maddesinde açıklanmamış olduğu gibi meslek mensubu adına kesilen iştirak cezasının ne zaman KESİNLEŞMİŞ sayılacağına ilişkin olarak 478 sayılı genel tebliğde de herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Zira,
Meslek mensubu adına kesilen iştirak cezasının meslek mensubu tarafından UZLAŞIMMASI sonucu kesinleştirilmesi durumunda,veya dava açma süresini bir şekilde geçirmesi halinde belirtilen süre ve şekilde ,meslek mensubu adına kesilmiş olan İŞTİRAK cezasına ilişkin TAHAKKUK işlemi yapılmak suretiyle,iştirak cezasının kesinleştirilmiş olduğu öne sürülebilecektir.
Fakat,
Meslek mensubunun adına kesilen iştirak cezasını İDARİ YARGIDA iptali istemiyle DAVA konusu yaptığında 2577 sayılı kanunun 27/4. maddesi gereği dava konusu edilmekle TAHSİL İŞLEMİ DURACAK olan iştirak cezası ile ilgili olarak yerel mahkeme tarafından RED kararı verilmesi durumunda,
Meslek mensubunun bu kararı üst yargı yeri nezdinde istinaf veya temyize konu etmesi durumunda üst mahkemenin yürütmenin durdurulması kararı VERMEMESİ durumunda,vergi dairesinin meslek mensubunun dava açmış olması sebebiyle tahsilatı durmuş olan iştirak cezasını 6183 sayılı kanun kapsamında takip etme imkanı doğacak olmasından dolayı.
Bu durumun vergi idaresi tarafından iştirak cezasının KESİNLEŞMESİ olarak kabul edilip edilmeyecek olduğu konusunda ne kanunda nede genel tebliğde hiçbir açıklamaya yer verilmemiştir.
Hal böyle oluncada,
Şayet vergi idaresi yerel mahkeme tarafından verilen RED kararına göre hazırlanan ikinci ihbarnamenin tebliğinden sonra iştirak cezası ile ilgili olarak gerekli TAHAKKUK işlemlerini yapmak suretiyle iştirak cezasını KESİNLEŞTİRMESİ durumunda,vergi idaresi 478 sayılı genel tebliğdeki aşağıdaki açıklamaya göre ,
“Meslek mensubunun iştirak fiilinin kesinleşmesi halinde, bu durum vergi dairesi başkanlıkları/defterdarlıklarca Başkanlığa bildirilir. Başkanlık, meslek mensubu hakkında söz konusu ceza işleminin uygulanması için meslek mensubunun bağlı bulunduğu odaya bildirim yapar.
Başkanlık tarafından yapılan bildirimin oda kayıtlarına girdiği tarihten itibaren beş iş günü içerisinde ilgili meslek mensubuna üç yıl süreyle geçici olarak mesleki faaliyetten alıkoyma cezası verilir ve cezanın verildiği bu tarih üç yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Bu karar üç iş günü içerisinde Başkanlık, TÜRMOB, meslek mensubu ve meslek mensubunun bağlı olduğu vergi dairesine bildirilir.”
Meslek mensubu hakkında 3 yıl geçici olarak meslekten men cezasını uygulamasından sonra,yerel mahkemenin red kararının üst yargı yeri tarafından BOZULMASI ve İPTALİNE karar verilmesi durumunda,
Meslek mensubu hakkında 3 yıl meslekten men cezasınında uygulanmış olması hasabiyle,idri yargı yerince verilmiş olan bu iptal hükmünün meslek mensubuna hiçbir faydasının olamayacağı gibi uğradığı haksız mağduriyetinide gidermeye yeterli olamayacağı açık ve ortadadır.
Tüm bunların yanında,
Meslek mensupları adına kesilen İŞTİRAK cezalarının idira yargı yerlerinde hukuka uygunluk denetimine tutulması sırasında idari yargı yerlerininde hemen hemen tüm kararlarında
….davacının, serbest muhasebe işlemlerini yaptığı bu mükelleflerin düzenledikleri sahte faturalardan haberdar olduğu, dolayısıyla sahte fatura düzenleme olayına iştirak ettiği sonucuna varılması üzerine adına 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344. ve 359 madde hükümleri uyarınca bir kat vergi ziyaı cezası kesildiği anlaşılmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun yukarıda anılan mükerrer 227. madde hükmüne göre; serbest muhasebeci, imzaladığı beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmaması halinde sorumludur.Dolayısıyla Serbest Muhasebecinin sorumluluğunun, ancak imzaladığı beyannamelerdeki bilgilerin, mükelleflerin kendisine sunduğu belgelere göre doğru olup olmamasıyla sınırlıdır. Bu itibarla, serbest muhasebecinin, mükelleflerin sunduğu belgelerin doğru olup olmamasından sorumlu tutulamayacakları açıktır.
Bu halde, serbest muhasebeci olan davacının, defter ve kayıtlarını tuttuğu mükellefin düzenlediği yada aldığı belgelerin sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı niteliğinde olmasından dolayı sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
Zira davacının, bu belgelerin sahte veya yanıltıcı nitelikte olup olmadığını tespit etmek için karşıt inceleme veya araştırma yetkisi de yoktur.
Öte yandan olayda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344. Ve 359. madde hükümlerinin uygulamasını gerektirecek her türlü şüpheden uzak somut herhangi bir tespit de bulunmadıktadır.
Serbest Muhasebeci olan dava davacının sahte fatura düzenlediği veya sattığı iddia edilen mükelleflerin sadece 213 sayılı Kanunun mükerrer 227. madde kapsamında muhasebe işlemlerini yapmış olması, mükelleflerin iddia edilen sahte fatura düzenleme olayına iştirak ettiğine karine alamayacağının kabulü gerekir.
Bu durumda, davacının serbest muhasebeciliğini yaptığı mükellefin sahte fatura düzenleme olayına iştirak ettiği gerekçesiyle adına bir kat vergi ziyaı cezası kesilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Hükümlerinin verilmekte olduğunun bilindiği bir hukuk ortamında gerek kanun koyucu tarafından 153/A maddesinde ve gerekse bu maddeye dayalı olarak hazırlanmış bulunan 478 seri nolu VUK genel tebliğinde,
İdari yargı yerleri tarafından gerek VUK nun 153/A maddesinin yayımlandığı 11.4.2013 tarihinden önce ve sonra yukarıdaki hükme benzer hükümlerin verilmesi surutiyle hukuka uygunluk denetimlerinin yapılmakta olduğunun bilindiği bir hukuk ortamında.
Bakanlığın 478 seri nolu VUK nu genel tebliğini hazırlarken aynan tahsilat genel tebliğlerini hazırlarken uyguladığı yöntemi uygulamak suretiyle,meslek mensubu hakkında uygulanacak iştirak cezasının şartlarını bu fiili,hukuki ve içtihadi gerçeklikleri dikkate almak suretiyle hazırlaması gerekirken.
Sadece ,153/A maddesinin lafzına bağlı kalmak suretiyle 478 seri nolu genel tebliği hazırlamış olmasının meslek mensubu için çok ama çok ağır yükümlülük ve sorumluluklar getirdiği,uygulamanın bu minval üzere yapılması durumunda meslek mensubu için telafisi mümkün olmayan sonuçların doğacağının açık ve ortada olması hasabiyle,
478 seri nolu VUK genel tebliğinin özellikle meslek mensubuna verilecek 3 yıl geçici meslekten men cezası uygulamasını düzenleyen kısmının yeniden ve 3568 sayılı kanunun 2. maddesindeki yetki ve sorumluluklar ile idari yargı içtihatları dikkate alınmak suretiyle düzenlenmesine acil ihtiyaç olduğunu,Meslek odalarımız,TURMOB kurulları yanında bu konu ile ilgili olanların tamamının bilgi ve takdirine sunuyor,acil sonuçlar beklediğimi belirtmek istiyorum.