MEVZUATIN İÇİNDEN
Mezopotamya Göbeklitepe ve Antep mutfağı
Talha APAK
İlk medeniyetin geliştiği yer olarak kabul edilen Mezopotamya uygarlıkları, günümüzde Dicle ve Fırat Nehri arasındaki topraklar olarak anılan bölgede MÖ 12 bin’de kurulmuştur. Türkiye’nin Doğu Anadolu topraklarından doğan Fırat ve Dicle nehirleri, Irak’ı baştan aşağıya kat ederek Basra’da birleşmektedir.
Bu hafta sonu mevzuata ara vererek bir grup arkadaşımla tarihi zenginlikleriyle bilinen güneydoğunun iki güzel şehrini (Gaziantep/Şanlıurfa) ve civarını gezme fırsatı buldum. Fırat ve Dicle nehirleri bu iki şehre hayat vererek Basra’ya dökülmekte. Bölgeyi gezince, “su hayattır” sözü boşuna söylenmemiş. Atatürk Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Karkamış Barajı ve Hidroelektrik Santralı, Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santrali bölgeye ve ülkeye hayat veriyor.
Omaç: Antep mutfağının hikayesi
İlk durağımız olan Gaziantep’te internetten yöresel kahvaltı mekânı ararken karşımıza “Omaç Antep Mutfağı” isimli bir mekân çıktı. Adrese vardığımızda, daracık bir sokakta kapısı kapalı tarihi taş bir evin (konak) kapı zilini çaldık. Kapıyı açan bayan; rezervasyonunuz yoksa yerimiz yok maalesef dedi.
Bunun üzerine, ilgimizi daha fazla çektiği için ısrar üzerine bahçesinde bize masa açarak yöresel lezzetleri eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra mekân sahibinden, üç katlı bahçeli bu tarihi konağın hikayesini beşinci kuşak işletmeci Ayşe Esra Şerbetçi hanımdan duygulanarak dinledik; “Evimizi yaptırmış olan büyük dedemiz Kâmil Şerbetçi namı değer Kâmil çavuş 1.dünya savaşı başlayınca Filistin cephesinde görevlendirilir. 6 yıl sonra yürüyerek dönüşe geçerler. Antep’e ulaşıp bu kapıya geldiğinde göz yaşları içerisinde bir türlü kapıyı çalamaz.
Çünkü annesinin adını unutmuştur. Savaşın çocuğuna annesinin adını unutturduğu kara yüzünü hatırlatmak, büyük dedemizi yad etmek adına kapımızı hep kapalı tutarız, gelen zili çalsın ve biz açalım. Dedemiz geldikten 2 hafta sonra Antep harbi başlamış ve yeniden savaşa çağrılmış 11 ay direniş ve 6318 şehit ile sonuçlanan Antep harbi sonrası ailemizin 4 kuşağı bu evde yaşamıştır. Günümüzde ise, Gaziantep’in muhteşem lezzetlerini evlerde pişen yemekleri tatmanız ve sizlerin bir eve misafirliğe gelmişsiniz hissiyatını yaşatmak için kapı kapalı tutuyoruz.”
Halil ile Fatma’nın hikayesi
İkinci durağımız Şanlıurfa. Şehre varmadan önce Fırat nehri kenarındaki eski yerleşim yerlerinden şehrin iki güzel ilçesi olan Halfeti ve Birecik’i gezme fırsatı bulduk. Özellikle, baraj nedeniyle bir kısmı sular altında kalan Halfeti ve Birecik tarih kokuyordu.
1926 yılına kadar Birecik’e bağlı bir nahiye olan Halfeti, 1954 yılında ilçe haline gelmiştir. Fırat nehrinin kıyısında bulunan Halfeti neredeyse 3 bin yıllık geçmişi ile saklı bir cennet olarak görülür. Önceden Rumkale olarak bilinen şehir, Halil ve Fatma adındaki iki gencin kendini Fırat sularına bırakmasının ardından bu gençlerin adının kısaltılmasını alarak Halfeti olarak anılmaya başlar.
En eski tarihi yapı Göbeklitepe ve Balıklı Göl
Halfeti ve Birecik gezimizin devamında Şanlıurfa’da konakladıktan sonra sabah şehri gezdikten sonra ilk işimiz Göbeklitepe’yi ziyaret etmek oldu. Göbeklitepe, Şanlıurfa ilinin 18 km kuzeydoğusunda, Haliliye ilçesine bağlı Örencik köyü yakınlarında yer alan arkeolojik bir alandır. MÖ 9600- 9500 civarına tarihlenen Göbeklitepe, dünyanın şu ana kadar bilinen en eski tarihi yapısıdır. Göbeklitepe’nin içinde bulunduğu Yukarı Mezopotamya; Holosen Dönemi’nin başlangıcında geniş çayırlıklar ve bunları yer yer kesen fıstık ve badem koruluklarıyla kaplıymış. Günümüzde bölgeye yoğun tarım yapılan bozkır benzeri bir ortam hakimdir.
Göbeklitepe’den sonraki durağımız, Şanlıurfa’nın simgesi haline gelen Balıklı Göl’ü gezmek oldu. Balıklıgöl’ün adı; Allah’ın dostu anlamına gelen Halil-ür Rahman olarak da bilinir. Hz. İbrahim’in atıldığı ateş su, odunların ise balığa dönüştüğü efsane günümüze kadar süregelir.(Dünya)