SMİYB Kullanma Fiiline Eleştirel Bir Yaklaşım
Vergi idaresinin etkin vergi toplama çalışmaları ve E-Devlet projesinin hızla gelişmesi ve hemen hemen bütün alanlarda elektronik ortamda bigiye erişimin kolaylaşması sonucunda vergi kayıp ve kaçağı da önemli ölçüde takip edilebilir ve tespit edilebilir olmuştur. Hepimizin bildiği üzere bu çalışmaların neticesi olarak Gelir İdaresi vergi kayıp ve kaçağına çeşitli şekillerde bilerek veya bilmeyerek neden olan mükellefleri de öncelikle çeşitli gruplara ayırmış ve kod uygulamasını başlatmıştır. Hayatın akışı içerisinde ve uygulanan kod sistemi ile gerçek amacı vergi kayıp ve kaçağı olmayan işletmelerde bu uygulamalar nedeniyle zaman zaman mağduriyetler yaşamış ve bu mağduriyetlerini yargı’ya taşımışlardır. Yargıya taşınan bu tip davalar ise genellikle vergi mükelleflerinin lehine sonuçlanmıştır.
Yargı kararlarında genellikle, mükellefleri belirtilen kod uygulaması ile sınıflara ayırmanın yasalara uygun olmadığını, bu tip işlemlerin vergi barışını bozucu etkisi olduğuna ve mükellefler arasında ayrımcılık yapılamayacağına karar vermiştir. Vergi İdaresi ise mahkemelerin bu şekildeki kararlarına genellikle olumsuz yaklaşmış ve bu defa mahkeme kararı ile koddan çıkanlar listesi oluşturarak takibini sürdürmüştür. Fakat bu uygulamaya da tepkiler artarak sürdüğünden, kod kelimesi değiştirilerek niteliği değiştirilmeyen Özel Esaslara geçilmiştir.
Vergi İdaresinin vergi kayıp ve kaçağını önlemek amacıyla yaptığı bu çalışmalar özü itibariyle eleştirilecek çalışmalar değildir. Vergi kaçağı ile etkin mücadele edilmelidir. Ancak bu mücadele yapılırken haklı haksız ayrımına yani tabir yerinde ise kuru’nun yanında yaş’ında yanmasına engel olarak bu çalışma yapılmalıdır. İşte bizim bu yazımızın başlığından da anlaşılacağı üzere eleştirilerimiz bu açıdan olacaktır.
Bilindiği üzere uygulamada SMİYB kullanma adlı özel esaslara alınma uygulaması genellikle şöyle uygulanmaktadır; İdare yaptığı denetim ve kontrollerde bir mükellefin satmadığı mal veya hizmet karşılığında fatura düzenlediğini, bu faturalarını yasal defterlerine kaydederek beyannamelerini verdiğini v.b. yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen beyan ettiği cirolara ulaşabilecek fiziki büyüklük, çalışan sayısı, teknik kapasite vb. yönlerden kontrol yapmakta ve sonucunda Vergi Tekniği Raporu ile SMİYB düzenlediğini rapora bağlamaktadır.
Ancak bu gibi olaylarda her zaman tam anlamıyla bir sahtecilik fiili olmamakta ve gerçekte mal veya hizmet satan mükelleflerin bazıları yaptığı fiili ticarete rağmen ilave olarak SMİYB de düzenleyebilmektedir. İşte bu mükelleflerden gerçekten mal ve hizmet alımı yapan mükelleflerin mağduriyetleri de bu noktada başlamaktadır.
Çünkü bu gibi mükelleflerden gerçekte mal ve hizmet satın alan mükellefler de, idarenin şüpheci ve hukuka uygun olmayan yaklaşımı ile gerekli tespitleri yapmadan mükellefi özel esaslara almaktadır ve mükellefe gönderdiği bir yazı ile Özel esaslara alındığını ve bu faturaları kayıtlarından çıkartmasını, indirim konusu yaptığı KDV lerini ödemesi gerektiği bildirmektedir.
Oysa ki, 84 Numaralı KDV Genel Tebliğinin II.Özel Esaslar bölümünün, 2.3.2 bendi “İncelemeye sevk edilmiş olsun olmasın SMİYB kullandığı konusunda hakkında tespit bulunanların…” şeklindeki cümle ile başlamakta ve devamında diğer açıklamalara yer verilmektedir. Tebliğin lafzından açıkça ve yoruma yer bırakmayacak şekilde anlaşılacağı üzere, bir mükellefin özel esaslara alınabilmesi için öncelikle mükellef nezdinde bir tespitin yapılmış olması gerekmektedir. Fakat Vergi Daireleri genellikle herhangi bir tespitte bulunmadan sadece Ba Formunda SMİYB düzenleyen mükellefin bilgilerini gördüğünden, dürüst mükellefi de kanaatimizce sadece zan ile hareket ederek özel esaslara almaktadır.
Ancak hukuken yapılması gereken, öncelikle mükellefin vergisel yükümlülüklerini yerine getirmede ki hassasiyetlerine, yıllar içindeki alış ve satış hacimlerine ve ödeme ve tahsilâtların da ne oranda banka sisteminin kullanıldığı, SMİYB niteliğindeki belgelerin toplamda ne oranda bulunduğu vb. konularda bir kanaat oluşturulup daha sonra özel esaslara almalı diye düşünüyoruz.
Ayrıca bu gibi uygulamaların hukuksal boyutunun da gözden kaçırılmaması gerekir. Hukuk sistemimizde cezaların şahsiliği ilkesi vardır. Yukarıda bahsedilen ve gerçekte bu gibi mükelleflerden mal ve hizmet alımı yapan mükelleflerin hiçbir araştırma ve tespit yapılmadan özel esaslara alınmasının tek bir anlamı olabilir; o mükellef sahte evrak düzenliyor, öyleyse sizde bu organizasyona ortaksınız, beni ilgilendirmez, ben kayba uğratılan vergiyi esas suçu işleyenden değil senden alırım anlamına gelen uygulamasıyla adeta kaçakçılık yapan diğer mükellefi ödüllendirmektedir.
SONUÇ: SMİYB fiilini bir yandan gerçek bir ticari işletmeyi işleterek mal ve hizmet satan, aynı zamanda da satmadığı mal ve hizmet karşılığında fazladan fatura düzenleyerek vergi kayıp kaçağına neden olan bu gibi sahteci mükellefler yerine dürüst mükellefin kolaycı yaklaşım ile denetim ve kontrolden geçirilmeden direkt olarak cezalandırılması evrensel hukuk kuralları ile de bağdaşmamaktadır.