Vergisinden korkanlar
Emin Çölaşan
Sevgili okurlarım, burada ısrarla üzerinde durduğum ve sık sık gündeme getirdiğim bir konu var.
Fırsat buldukça yazıyorum, bazı sorular soruyorum.
Türk Milleti olarak acaba kafayı mı yedik?
Çıldırma aşamasına mı geldik?
Galiba biraz öyle.
Neresinden bakarsanız bakın biz eskiden böyle değildik. Her şeyden önce insanlar birbirlerine karşı saygı duyardı.
Mafya bozuntusu sokak çeteleri türememişti.
★★★
Geçmiş yıllardan çok iyi anımsıyorum...
Necdet Elmas isimli biri Türkiye’de ilk banka soygununu 1960’lı yıllarda gerçekleştirmişti.
Elinde bir silahla İstanbul’da Buğday Bankası şubesine dalmış ve paraları elindeki torbaya doldurup tüymüştü.
Kamuoyu haftalarca bu soygunla uğraştı.
O zaman televizyon yoktu.
Türk polisi bu gibi konularda deneyime sahip değildi.
Gazeteler işin üzerine gidiyordu ama gelin görün ki Necdet Elmas ortalıkta yoktu, bulunması mümkün olmuyordu.
Adına ‘gangster’ denilen Necdet Elmas eninde sonunda yakalanıp tutuklandığında millet rahat bir nefes almıştı.
★★★
O yıllardan bu yana memlekette çok şeyler değişti!..
Belki yüzlerce banka soygunu oldu ama bu kez soygunların tanımı değişmişti.
Silahlı soygunlar artık tek sütunluk haber olmaya başladı.
Günümüzde soygunlar artık silahla değil çok daha değişik yöntemlerle yapılıyor...
Özellikle de iktidar desteğini arkasına alan şahıslar, şirketler ve holdingler tarafından...
Geçmiş yıllarda yolsuzluk yok muydu?
Elbette vardı ama bugünkülerin yanında solda sıfır kalırdı.
★★★
Yıllar içerisinde çok önemli bir gelişme daha oldu...
Türkiye’de yüzsüzlerin sayısı anormal rakamlara ulaştı.
Vergi yüzsüzleri, gücünü bugün olduğu gibi iktidarlardan alan mafya özentileri...
Devleti silahsız soyan ekipler!
Üstelik zihniyetler 180 derece değişti.
Dün çok ayıp sayılan davranışlar bugün normal karşılanır oldu.
★★★
Maliye Bakanlığı birkaç gün önce bu yılın vergi rekortmenlerini açıkladı.
Tablolarda çok ilginç Türkiye gerçeklerine yer verilmişti.
Bu tablolara iki açıdan bakmak gerek:
Kişisel vergi rekortmenleri ile kurumlar vergisi rekortmenleri.
Kişisel vergide ilk 100 arasına giren 73 rekortmen isminin açıklanmasını istemiyordu.
Aslında ortada gurur duyulması gereken bir durum vardı. Ama gelin görün ki ilk 100 arasında yer alıp en yüksek vergiyi ödeyecek olan 73 mükellef isminin gizli tutulmasını istiyordu!..
Neden, niçin?
Akla bazı sorular geliyor.
-Bunlar kara para mı akladı?
-Karaborsa mı yaptı?
-Çok daha fazla olan gerçek gelirlerini mi gizlediler? Ona rağmen mi rekortmen listesinde yer buldular?
-Ya da isimlerini rekortmen listesinde görenlerin hışmına uğramaktan mı korktular? Şantajla para koparmak isteyenler, ihtiyaç nedeniyle acındırıp isteyecek olanlar vesaire gibi...
★★★
Gelelim kurumlar vergisine...
Burada bankalar ve çoğunun adı hepimiz tarafından bilinen büyük şirketler yer alıyor.
Karşımıza çıkan tablo yine çok düşündürücü.
Kurumlar vergisinde ilk 100 sırada yer bulan mükelleflerin 34’ü şirket isminin gizli tutulmasını istiyor!
Peki ama onlar kendilerini niçin gizliyor?
Yukarıdaki dört soru bence onlar için fazla geçerli değil.
O halde onlara ne oluyor, isimlerinin açıklanmasına niçin karşı çıkıyorlar?
★★★
İşin özetine bakacak olursak, toplam 200 kişiden oluşan vergi rekortmenleri listesinde 107 mükellef ismini gizliyor.
Yarıdan fazlası...
Bu işin içinde bir iş var ama benim kapasitem çözmeye yetmez.
Anladığım tek şey, Necdet Elmas’tan bu yana bu konularda da epeyce gelişme kaydetmiş olduğumuz!
★★★
Emin Çölaşan’ın notu:
Diyanet Başkanı Ali Erbaş tarafından hazırlanan 30 Ağustos Cuma hutbesi dün Türkiye’deki 100 bine yakın camide Müslümanlara okundu.
Dünkü yazımda da sormuştum “Acaba Mustafa Kemal Atatürk’ün ismine bu kez hutbede yer verecek mi” diye...
Yine vermedi.
Birilerinin siyasi gölgesine sığınmış, adam Atatürk’ü tanımıyor!
Elinden gelse adını tarihimizden bile silip yok edecek!
Ne demeli, böyle başa böyle tarak!..(Sözcü)